Eyüpsultan Bahariye Mevlevihanesi'nde "İlk Ders Filistin" temasıyla gerçekleşen basın toplantısına, İslam Ülkeleri Akademisyenler ve Yazarlar Birliği (AYBİR), Uluslararası Filistin Dayanışma Birliği (UFİDAP), Türkiye Maarif Vakfı, Eğitim Bir-Sen ve bazı üniversite rektörleri de destek verdi.
Kuruluşlar adına basın açıklamasını okuyan AYBİR Başkanı Doç. Dr. Ebubekir Ceylan, "Gazze'de yaşanan işgal ve soykırım ikinci senesini doldururken, ortaya çıkan insanlık krizi her geçen gün daha da derinleşerek yeni boyutlar kazanmaktadır. Soykırımcı israil hiçbir uluslararası hukuk prensibini dinlememekte; kadın, bebek, yaşlı demeden katliamlarına devam etmekte ve en temel insan haklarını açıkça ihlal etmekten çekinmemektedir. Bu haliyle Gazze'de yaşanan soykırım 21'inci yüzyılda bütün insanlığın canlı olarak izlediği bir dramına dönüşmüştür. Hal böyleyken israilin işgalci ordusunun Gazze'ye kara harekâtı başlatmış olması, katliam ve soykırımın derecesini daha da şiddetlendirmektedir. Açlığı bir silah olarak kullanan ve bu yönüyle Adolf Hitleri bile gölgede bırakan Netanyahu ve çetesi daha da ileri giderek Batı Şeria ve Beytü'l Makdis'i tamamen ilhak etmeye hazırlanmaktadır." dedi.
"Soykırıma karşı ses yükseltmek herkesin görevidir"
Özelde Gazze'nin ve Batı Şeria'nın, genelde ise tüm Filistin'in işgali ve ilhakının asla kabul edilemez olduğunu vurgulayan Ceylan, "İslam dünyasının dağınıklığından ve sessiz kalmasından; Batılı güçlerin de çifte standartlarından cesaret alan israilin işgal ve soykırımına karşı direnmek ve seslerimizi yükseltmek, dini mensubiyetine bakılmaksızın her bireyin insani görevidir. Bu kapsamda siyasetçisinden, iş adamlarına, akademisyenlerden, sokaktaki vatandaşa kadar herkese ciddi sorumluluklar düşmektedir. Bununla birlikte sivil toplum kuruluşları olarak da bizler sorumluluk altındayız." diye konuştu.
Gazze'deki insani krizin bir boyutunun da eğitimle ilgili olduğunu belirten Ceylan, "İşgalci israil ordusu kasten eğitim kurumlarını, üniversiteleri hedef almış ve binlerce öğrenci, akademisyen hatta rektörün şehit edilmesine neden olmuştur. Bu yönüyle, israil aslında sadece bina ve şehirleri yıkmamakta, Filistin'in entelektüel birikimini de yok etmeyi amaçlamaktadır. Bugün burada bulunan STK'larımızın yaptığı gibi, İslam Ülkeleri Akademisyen ve Yazarlar Birliği de son iki yıldır Filistinli kardeşlerimize karşı duyduğumuz ağır sorumluluk içerisinde hareket etmektedir. AYBİR, Gazze'deki işgal ve soykırımın başladığı ilk zamanlarda yaklaşık 4 bin akademisyen ve yazarın imzasının yer aldığı bir imza kampanyası düzenlemiş, İstanbul'da akademisyenlerin cübbeleriyle katıldığı bir eylem ile Filistin'de yaşanan hukuksuzluğa, katliam ve soykırıma dikkat çekmişti. Akabinde Gazze konusuyla ilgili 2 adet rapor hazırlanmıştır. Mesele israil istisnacılığı olunca Batıdaki akademik özgürlüklerin nasıl kısıtlandığına dair raporumuz kamuoyunda önemli bir makes buldu. Ayrıca dünyada ve Türkiye'de kültür sanat camiasının Gazze konusundaki tutumunu ele alan raporumuzu da bir sene önce kamuoyu ile paylaşmıştık." şeklinde konuştu.
"İşgale destek veren akademisyen ve üniversitelerle her türlü işbirliği kesilmeli"
Ceylan, "Bugün ise, burada bulunan değerli STK'larımızla birlikte, ülkemizdeki yükseköğretim kurumlarının 2025-2026 akademik yılı açılışı dönemi hasebiyle üniversitelerimizdeki yöneticiler, akademisyenler ve öğrencilerin gündemine Gazze'deki soykırımı yeniden taşımak ve onları gerekli eylemlerde bulunmak üzere çağrıda bulunmak istiyoruz. Bizler öncelikle, Türkiye'nin entelektüel birikimi yansıtan akademisyen, düşünür ve yazarlarımızın Gazze'de yaşanan soykırıma ilişkin daha somut adımlar atmasını talep ediyoruz. Ülkemizdeki üniversitelerin büyük kısmı eylül ayının 3'üncü haftası ile ekim ayının 2'nci haftası aralığında açılış törenleri ve açılış dersleri yapacaktır. Bu kapsamda üniversitelerdeki açılış programlarında icra edilecek açılış derslerinin 'İlk Ders Filistin' temasıyla yapılması için üniversite yöneticilerimize ve rektör hocalarımıza çağrıda bulunuyoruz. Üniversitelerimiz Filistin konusunda akademik objektiflik açmazından kurtulmalı, tarihin doğru yerinde durmalı ve Filistinli kardeşlerimizin haklı davasını en yüksek sesle savunmalıdır. Bu noktada örneklik teşkil eden üniversite yönetimleri olmakla beraber, hala israil ile ilişkileri sürdürmeye devam eden yükseköğretim kurumları bulunmaktadır. Maalesef hala Gazze'deki soykırımı telin edemeyen üniversite yönetimleri bulunmaktadır. Türkiye'de yaşayan ama Gazze'de yaşananlar hakkında sessiz kalan israilli sanatçıların haklarını savunan üniversite yöneticileri de milletimiz unutmayacaktır. Türkiye'deki üniversitelerin israil yükseköğretim kurumlarıyla, öğrenci ve akademisyen değişim programları başta olmak üzere her türlü iş birliği derhal sonlandırılmalıdır." dedi.
Soykırım ile ilgili yüksek lisans ve doktora alanları açılarak işgal ve soykırıma karşı 'Epistemik Aksa Tufanı' desteklenmeli"
Türkiye'de gerçekleştirilen bazı akademik toplantı, kongre ve sempozyumlara soykırıma destek veren akademisyenlerin hala davet edilebildiğini hatırlatan Ceylan, konuşmasını şu şekilde sürdürdü:
"Gazze'deki soykırım karşısında sessiz kalan ya da soykırımı açıktan destekleyen israilli veya Batılı akademisyenlerle iş birlikleri derhal sonlandırılmalıdır. Soykırımı destekleyen akademik kurumlar yalnızlaştırılmalıdır. YÖK'ün bu kapsamdaki denetleyici rolünü daha aktif bir şekilde kullanmasını istiyoruz. Gazze soykırımına karşı yükseköğretim kurumlarımızın görev ve sorumlulukları olduğu gibi bireysel olarak akademisyen, yazar ve düşünce adamlarımızın da önemli sorumlulukları bulunmaktadır. Bu kapsamda özellikle yeni akademik yılın başlaması münasebetiyle bireysel olarak her bir akademisyenin de dönem başlangıcındaki ilk derslerinde Gazze konusunu işlemelerini talep ediyoruz. Üniversiteler ve akademisyenler Filistin konulu seçmeli dersler açarak öğrencilerin bu konuda siyasi, tarihi, dini ve kültürel anlamda bilgi sahibi olmaları sağlanmalıdır. Buna ilaveten tarihte eşi benzeri olmamış bir şekilde, tüm dünyanın gözleri önünde gerçekleştirilen Gazze'deki soykırım artık sosyal bilimler alanındaki ders müfredatlarına mutlaka eklenmelidir. Bu alanda açılan yüksek lisans ve doktora programları teşvik edilmeli, böylece işgal ve soykırıma karşı 'Epistemik Aksa Tufanı' desteklenmelidir. Üniversite yönetimleri ve akademisyenlerce uygulanacak akademik boykot ekonomik boykotla paralel yürütülmelidir. Artık Üniversite kampüslerinde boykot ürünleri ve markalarını görmek istemiyoruz. Ancak maalesef birçok kampüste o malum markaların işletmelerinin olduğu da bilinmekte. Bu konuda üniversite yönetimlerinden kamu vicdanına rahatlatacak daha somut adımlar beklemekteyiz."
Filistin meselesinin üniversitelerde gündem edilmesi çağrısı
Akademisyenlerimiz Filistin topraklarında yaşanan katliamı her yönüyle akademik çalışmalarına konu edinmeleri, bu konularda yapacakları yayınları özellikle İngilizce ve benzeri yabancı dillerde yapmak suretiyle küresel anlamda vicdanlara seslenmeleri gerektiğini belirten Ceylan, son olarak şu ifadeleri kullandı:
"Bu alanda nitelikli yayınlar yapan akademisyenler teşvik edilmeli ve yayınları ödüllendirilmelidir. Son olarak, Filistinli akademisyenlere yönelik burs fonları oluşturulmalı, gerek Gazze gerekse Batı Şeria'da akademisyen olan Filistinlilerin, insani kriz sonlanıncaya kadar Türkiye'deki Üniversitelerde çalışmaları sağlanmalıdır. Benzer şekilde, Batıdaki üniversitelerde çalışan ancak Gazze'de yaşanan soykırımda Filistin lehine açıklamaları ya da eylemleri sebebiyle baskı altında olan ve özgürlükleri kısıtlanan akademisyenlerin Türkiye'deki yükseköğretim kurumlarına misafir öğretim üyesi olarak gelebilmeleri için çalışma başlatılmalıdır. Türkiye, küresel anlamda Yükseköğretim ve akademi dünyasındaki siyonist yapılarla olan ilişkisini de bir an evvel gözden geçirmeli ve sonlandırmalıdır. Alternatif yapılar kurmalıdır. Örneğin, bugün ülkemizde akademisyenlerin atama ve yükseltmelerinde kullanılan SCOPUS index sistemi adını Yahudi kolektif hafızasında önemli bir yeri bulunan ve bugün İbrani Üniversitesinin kampüsünün bulunduğu Kudüs'teki bir tepenin adıdır. Akademyadaki birçok derginin de siyonist yapılarla bağlantılı olduğu bilinmektedir. Hal böyleyken, Türk ve Müslüman akademisyenleri bu mecralarda yayın yapmaya zorlamak, yayın yapmazlarsa terfi ve kadro vermemek tam bir çelişkidir. Tamamen ticari bir yapılanması olan SCOPUS index sistemi yerine artık Türk-İslam dünyası kendi index ölçütlerini bir an evvel oluşturmalıdır. Bu yönde YÖK, TÜBİTAK ve TÜBA gibi kuruluşlarımız öncü rol oynamalıdır. Bugün burada yaptığımız çağrılarımızın bir kısmı da üniversitelerdeki öğrencilerimize yöneliktir. Öğrencilerimiz ve onların kulüpleri aracılığıyla üniversite kampüslerimiz Filistin davasını her daim gündemlerinde tutmalı, sivil ve barışçıl eylemlerle zalime karşı mazlumun yanında yer almalıdır. Bu bağlamda üniversitelerimizde akademik yılın ilk ders gününde diğer yandan öğrenci kulüplerimiz Sumud Filotillanın sembolü olan mavi bileklikler dağıtarak, Akdeniz'de Gazze'ye doğru yol alan bu filoya olan desteğimizi gösterebilir. Umuyoruz ki bugün burada bulunan Sivil Toplum Kuruluşlarımızın Temsilcileriyle beraber yaptığımız bu çağrılarımız, siz değerli basın mensuplarımızın katkılarıyla, kamuoyunda ve akademi dünyamızda hak ettiği yankıyı uyandıracaktır. Umuyoruz ki bu gayret ve çabalarımız Gazze'nin ve Filistin'in kurutuluşuna vesile olur. " (İLKHA)