Adalet Bakanlığı tarafından hazırlanan ve ceza adalet sisteminde etkinliği artırmayı hedefleyen 10. Yargı Paketi taslağı kamuoyunun gündeminde. Ancak taslakta, işgalci siyonistlerin Gazze’de işlediği soykırıma doğrudan ya da dolaylı şekilde iştirak eden kişilerin soruşturulmasını ve yargılanmasını sağlayacak herhangi bir düzenlemeye yer verilmemesi, tepkilere yol açtı.
ANFİDAP, Türkiye’nin hem ulusal hem de uluslararası hukuk açısından yükümlülükleri olduğunu hatırlatarak, bu suçlara karışan kişilerin soruşturulmasının siyasi inisiyatiften bağımsız, açık ve etkin yasal mekanizmalarla mümkün kılınması gerektiğini vurguladı.
Yapılan açıklama ANFİDAP: şu ifadelere yer verdi: "Ceza adalet sisteminde etkinliğin artırılması amacıyla hazırlandığı belirtilen ve çeşitli hukuki düzenlemeleri içeren 10. Yargı Paketi'ne ilişkin taslağın hazırlandığı, Adalet Bakanının açıklamalarından anlaşılmaktadır. Özellikle ceza infaz sistemine yönelik yeni düzenlemeleri barındıran bu taslakta, kamu vicdanında derin yankı uyandıran ve ısrarla gündeme getirdiğimiz hayati bir eksiklik göze çarpmaktadır: İsrail’in Gazze’de işlediği soykırıma doğrudan veya dolaylı şekilde iştirak eden kişilerin, soruşturulmasını ve yargılanmasını mümkün kılacak, bu noktadaki bürokratik engelleri kaldıracak bir düzenleme, bu pakette yer almamaktadır. Bu eksiklik, insanlık tarihinin en korkunç suçları açısından cezasızlık algısını kurumsallaştırma riski taşımaktadır.
Gazze’de çoğunluğu çocuklardan oluşan on binlerce sivilin katledildiği soykırıma katılan; hem İsrail hem de Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığına sahip kişilerin, herhangi bir hukuki takibata uğramadan Türkiye’de serbestçe dolaşabiliyor olacağı gerçeği; bu kişilerin de soruşturulmalarının da Adalet Bakanının talebine bağlı olması, ne hukuken ne de vicdanen kabul edilebilir bir durumdur. Türkiye’nin taraf olduğu milletlerarası sözleşmeler, savaş suçları ve insanlığa karşı suçlar bakımından bir sorumluluk yüklemekte ve evrensel yargı yetkisinin tanınmasını ve uygulanmasını zorunlu kılmaktadır. Bu bağlamda, vatandaşların ve çifte vatandaşlık statüsündeki kişilerin ya da yabancıların, bu suçlara iştirak etmeleri halinde yargılanmalarını sağlayacak yasal mekanizmaların iç hukukta açık ve etkin şekilde uygulanması, siyasi makamların inisiyatifine bırakılmaması elzemdir.
Belçika, Hollanda, Güney Afrika, Brezilya, Tayland ve Sri Lanka gibi devletlerin, kendi vatandaşları hakkında başlattığı adli süreçlere karşın; Müslüman nüfusa sahip ülkelerde benzer adımların atılmamış olması, sadece normatif değil, aynı zamanda etik açıdan da ciddi bir boşluk doğurmaktadır. Türkiye Cumhuriyeti, hem ulusal hukuk normları hem de uluslararası yükümlülükleri doğrultusunda, soykırım ve insanlığa karşı suçlar kapsamındaki eylemlerin ama'sız yargı mercileri önünde ele alınmasına imkân verecek yasal düzenlemeleri ivedilikle hayata geçirmelidir. Bu konuda daha önce TBMM'ye sunulan ve genel kurul önüne çıkarılması beklenen kanun teklifinin içeriği de yargı paketi taslağına dahil edilerek, bir an önce vicdani ve hukuki sorumluluk devreye girmelidir. İlgililer ve kamuoyunun dikkatine sunarız." (İLKHA)