Tesettür Seferberliği ve Erdemli Kadınlar Derneği (TESSEP) adına yazılı açıklama yapan Mümine Melek Aşkın, Batı'nın insan hakları konusundaki ikiyüzlü tutumuna ve özellikle Gazze'de yaşanan insani krize dikkati çekti.
Aşkın, "Gazze'deki savaş ve abluka koşulları altında yaşayan kadınlar, maalesef ki bu çifte standardın en ağır bedelini ödeyen kesim oluyor. Batılı ülkeler ve batı hayranı sözde kadın, çocuk ve insan hakları savunucuları, insan haklarını evrensel bir değer olarak savunduğunu iddia ederken bir diğer taraftan konu Müslümanlar ve özellikle Gazze halkı olduğunda sessiz kalmayı tercih ediyor, yaşananları görmezden geliyor." diye konuştu.
Yaşananlara karşı ne bir tepki ne de katliamcılara yönelik bir yaptırım uygulanmıyor"
Rusya-Ukrayna savaşında ölen ve yaralananlar için dünyayı ayağa kaldıran, yaşananları medyada sıkça işleyen Batı ve Batı hayranlarının Gazze konusunda 3 maymunu oynadıklarını belirten Aşkın, "Gazze'de tüm dünyanın gözü önünde, canlı yayınlarda uluslararası hukuk, insan halkları ve savaş hukukunun ayaklar altına alınarak sürdürülen katliam ve soykırımı yine Batılı ülkeleri ve onların İslam ülkelerindeki uzantılarının ilgisini çekmiyor, hatta sözüm ona halkı Müslüman olan ülke liderlerinden dahi gerekli tepki ortaya konulmuyor. Gazze'de resmi rakamlara göre 55 bine yakın insan vahşice katledilirken ve bu sayının yüzde 70'ine yakını masun kadın ve çocuklardan oluşurken yine yaşananlara karşı ne bir tepki ne de katliamcılara yönelik bir yaptırım uygulanmıyor. Hatta kimi zaman işgale sonsuz destek veren Amerika, Gazze halkının başka yerlere nakledilmesi, mübarek toprakların eğlence mekânlarına çevrilmesi gibi kabul edilemez taleplerde bulunup ifsat hayalleri kuruyor. Bu hayallerini gerçekleştirdikleri Ortadoğu ülkelerinin hali herkesçe malumdur." şeklinde konuştu.
Söz konusu kendileri olunca harekete geçiyor, Müslümanlar olunca görmezden geliyorlar
Sivilleri, mazlumları, zulme uğrayan her kesimi korumakla yükümlü olan uluslararası hukukun Gazze'de kadınların, çocukların, yaşlıların, sivil halkın topyekûn hedef alınarak katledilmesine ilişkin harekete geçmediğini hatırlatan Aşkın, "Anneler Günü adıyla yılda bir kez kadınları hatırlayıp sözde değer verdiğini iddia eden Batı ve Batı kültürüyle asimile olan kesimler, her gün katliama maruz kalan Müslüman kadınları, Gazze halkını görmezden gelmeye devam ediyor. Gözler önünde yaşanan bu çifte standart, bu zihniyetin yalnızca kendisi için hak ve hukuk kurallarını geçerli saydığını, kendisine, kendisinden olana zulüm dokunduğunda harekete geçtiğini bir kez daha ortaya koymuş oluyor." dedi.
"Gazzeli kadınların yaşadığı dram, Batı'nın insan hakları söylemindeki ikiyüzlülüğün bir aynasıdır"
1948'de başlayan işgalden bu yana Ortadoğu'da akmaya devam eden kan ve gözyaşına karşı direnmekten başka çaresi olmayan Filistin halkına 7 Ekim'den bu yana uygulanan soykırımın dünyanın dört bir yanındaki siyonizm sevici medyanın ilgisini çekmediğini vurgulayan Aşkın, konuşmasını şu şekilde sürdürdü:
"Her ne kadar küresel sistem ve onun batı dünyasındaki liderleri yaşananları görmezden gelse de vicdan sahibi halklar olanları yakinen görmekte ve dünyanın dört bir yanında eylemler gerçekleştirmektedir. Aksa Tufanı zahirde acı ve gözyaşı olarak önümüzde dursa da arka planda büyük bir davet çalışması olarak yürümekte, binlerce insanın İslam ile şereflenmesine, dünya dengelerinin değişmesine vesile olmaktadır. Gazze'de akan kan ve gözyaşının, katledilen annelerin dünyanın neresinde olursa olsun, siyasi nedenlerle görmezden gelinmesi politik çıkarların bir göstergesidir. Eğer bir annenin akan gözyaşları sadece coğrafyasına göre anlam kazanıyorsa, insan hakları söylemi evrensellik iddiasını yitiriyor demektir. Sonuç olarak baktığımız zaman Gazzeli kadınların yaşadığı dram, Batı'nın insan hakları söylemindeki ikiyüzlülüğün bir aynasıdır. Bu ikiyüzlülük devam ettiği sürece, sadece Gazze değil, dünya genelinde mazlumların adalet beklentisi de maalesef ki karşılıksız kalacaktır. Bugün Doğu Türkistan'da her türlü zulme maruz kalan kadınların ve farklı coğrafyalardaki mazlum kadınların acıları neden görülmüyor? İnsan haklarını savunduğunu iddia edenlerin, coğrafya, din veya politik çıkar gözetmeden tüm acılara aynı hassasiyetle yaklaşması gerekmez mi? Kendi insanı için insan haklarından, uluslararası hukuktan söz eden Batı, söz konusu İslam coğrafyası ve Müslümanlar olduğunda neden helvadan yaptığı putu yemekle meşgul oluyor? Neden devekuşu gibi kafasını kuma gömüyor? Kendinden olan kadınlar can da Müslüman kadının canı can değil mi? Hiç kimse Batının kadın haklarının savunduğundan. Sözde insan hakları savunucusu olduğundan falan bahsetmesin! Zira görünen köy kılavuz istemez."
"İslam yalnızca senede bir gün değil yılın 12 ayı boyunca kadına hak ettiği değeri verir"
Batı ve batılı düşüncenin gerek ülkemizde gerekse dünyanın diğer bölgelerindeki uzantılarının kadın bedeni üzerinden her türlü kirli emellerini hayata geçirdiklerini ancak sözüm ona kadınlar için özel bir gün belirleyerek değer verdiğini gösterdiğini aktaran Aşkın, "Yalnızca bugün üzerinden reklam yaparak sözde kadına değer verdiğini bas bas tüm mecralarda bağıran, bu işin reklamını yapan Batı, aslında arka planda kadını her türlü amaç için sömürmeye devam etmektedir ve bu günde de annelik kavramını bir meta gibi kullanarak kapitalizm çarklarını çevirmek için kullanmaktadır. Oysa İslam, 'cennet annelerin ayakları altındadır' diyerek kadına hak ettiği değeri vermekte, sosyal hayattan da asla koparmamaktadır. İslam kadını ailenin temel taşı, çocukların eğiticisi, toplumun dönüşümünde kilit rol oynayan aktör olarak görmekte ve buna göre değer vermektedir. İslam yalnızca senede bir gün değil yılın 12 ayı boyunca kadını hayatın merkezinde tutmuş, hak ettiği değeri vermiştir. İslam, yalnızca Müslüman kadına değil tüm kadınlara adalet, eşitlik ve saygı prensipleriyle yaklaşır. İslam'ın temel öğretilerinde, kadının insan olarak değeri, hakları ve toplumsal konumu her daim göz önündedir." diye konuştu.
"7 Ekim yenidünya düzeni için bir dönüm noktasıdır"
Aşkın, "Bu manada 18 ayı aşkındır her türlü zulme, soykırıma, açlığa mahkûm olan Gazzeli, Filistinli kadınlar bir taraftan kan ağlarken Batı'dan ithal edilen bir günde kadınlardan söz edilmesi bizim için hiçbir önem arz etmemektedir. İnsan hayatı ve onuru hiçe sayılırken süslü cümleler kurmanın, kadın haklarından bahsetmenin hiçbir anlamı yoktur. Batının ve sözde kadın hakları savunucularının artık maskesi düşmüştür. Küresel anlamda hem Batılı ülkelerde hem de Ortadoğu'da insanlık bu sistemin çürüdüğünün farkındadır. Toplum değişiyor, küresel aktörler iflas ediyor. Bu iflası gören emperyalist ülkeler, koltuklarını ve çıkarlarını korumak adına her türlü hileye başvuruyor, insanları soykırımdan geçirmeyi kendileri için bir hak görüyor. 7 Ekim yenidünya düzeni için bir dönüm noktasıdır. Buradan annelik makamına dair güzellemelerin havada uçuştuğu bu günlerde, tüm annelere ve kadınlara sesleniyor ve onları, Gazze'de ki annelerin acılarına duyarsız kalmayarak başta boykot olmak üzere, ellerinden gelen tüm imkânlarla seferber olmaya davet ediyoruz. Yeni ve İslam ile barışa, selamete ve adalete kavuşmuş- kadınların, çocukların acımasızca katledilmediği hür bir dünya temennisiyle, Aksa Tufanı'nda şimdiye kadar şehid olan tüm şehitleri rahmet ve minnetle anıyor, tez zamanda Filistin'inin özgür olduğu günleri görmeyi rabbimizden niyaz ediyoruz." şeklinde konuştu. (İLKHA)
