9356,04%-1,26
38,97% 0,18
44,33% 0,32
4191,74% -0,28
6724,71% 0,00
Diyarbakır'ın İslam orduları tarafından fethedilmesinin 1386'ncı yıldönümü nedeniyle Davet ve Gençlik Hareketi ile Sahabe Der tarafından Diyarbakır'ın Fethi Programı düzenlendi.
Tarihi Sur ilçesinde bulunan Kurşunlu Camii yerleşkesinde düzenlenen programda, fetih ruhu yeniden canlandırılırken, Diyarbakır'ın fethinin İslam tarihindeki önemine vurgu yapıldı.
Cebrail Dedeoğlu'nun Kur’an-ı Kerim tilavetiyle başlayan programda, günün anlam ve önemine binaen Peygamber Sevdalıları Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi Ömer Çelik, bir konuşma gerçekleştirdi.
Konuşmasında Diyarbakır’ın fethinin İslam tarihi açısından önemine değinen Çelik, İslam'da fethin ihya etmek, imar etmek için olduğuna vurgu yaparak, "İslam'da fetih, bir yeri işgal etmek, oranın maddi kaynaklarını sömürmek için değildir. Bunun en güzel örneğini Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem, Mekke'nin fethinde bütün Müslümanlara göstermiştir. Yıllarca kendilerine işkence eden, en yakın arkadaşlarını şehit eden Mekke müşriklerini alt edip Mekke'yi feth ettiği zaman rivayet edilir ki Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem, bineğinin üzerinde başını öne eğmiş, mübarek sakalları bineğinin eyerine değecek şekilde büyük bir mütevazilik ile Mekke'ye girmiş, Allahu Teala'ya hamd-u senalar etmiş ve O'nu tesbih etmişti. Bu öğretiyi Peygamber Efendimiz aleyhisselatu vesselamdan alan onun yüce arkadaşları ashab-ı kiram da, Hazreti Ebubekir ve Hazreti Ömer döneminde İran'ın, Pers İmparatorluğu'nu, Şam bölgesini ve Cezire yani Kürdistan Bölgesi'ni fethederek, buraları ihya ettiler. Ölü kalpleri dirilttiler. İnsanları zalim ve zorba hükümdarların elinden kurtardılar." diye belirtti.
Ashab-ı Kiram'ın dönemin zorlu şartlarına rağmen Medine'den Diyarbakır'a, Urfa'ya, Cizre'ye Hakkâri'ye, Hatay'a, Maraş'a kadar at ve deve sırtında ya da yaya olarak geldiklerini ifade eden Çelik, "Onlar bir davaya inanmıştılar. Onlar bir amaca hizmet ediyordular. Onlar iman davasına hizmet ediyordular. Bu yüzden onlar için hiçbir engel söz konusu değildi. Burayı fethe gelen ashabın büyük çoğunluğu, aile ve iş-güç sahibi insanlardı. Ama mesele İlayi Kelimetullah olunca ailesini iş yerlerini, dükkânlarını hepsini kapatıp geldiler. Hem de bin bir türlü zahmetle, sıkıntıyla, açlıkla geldiler. 5 aylık bir kuşatmanın neticesinde Rabbimiz onlara fethi müyesser kıldı." dedi.
"Sahabede gördüğümüz direnişi bugün Gazze ehlinde görüyoruz"
"Davası İslam olan, İslam'dan başka hiçbir davayı kendine dert edinmeyen insanlara Allah er ya da geç zafer nasip etmiştir." ifadeleriyle sözlerine devam eden Çelik, "Sahabede gördüğümüz direnişi, imanı, mukavemeti, sabır ve tahammülü bugün bir avuç olmalarına rağmen bütün dünya müstekbirlerine karşı kahramanca savaşan, mücadele eden Gazze ehlinde görüyoruz. Onlar dünyasını Allah'a sattılar. Onlar; nefsini, kanını, canını her şeyini Allah'a sattılar. O bir avuç insan, tıpkı Diyarbakır'ı fetheden bir avuç sahabe gibi, Şam bölgesini fetheden bir avuç sahabe gibi, Bedir'de zafer kazanan bir avuç sahabe gibi… Bugün siyonist terör rejimi ve destekçileri ABD ve diğer Avrupa ülkeleri bütün silahlarına rağmen, bütün algı ve manipülasyonlarına rağmen bir avuç iman ordusuyla baş edemiyor." şeklinde konuştu.
"Bir yeri fethetmek bazen kolay olabilir ama önemli olan fetih ülküsü üzerinde orayı muhafaza etmektir"
Çelik, sözlerine şu ifadelerle devam etti: "Bir yeri fethetmek bazen kolay olabilir ama önemli olan fetih ülküsü üzerinde orayı muhafaza etmektir. Bizler Müslümanlar olarak fethin bir ihya hareketi olduğuna inancımız tam ise ehl-i küfür, Hristiyanlar ve Yahudilerde kaybettikleri toprakları geri almak için ellerinden gelen her şeyi yapıyorlar. Onlar da davasından asla vazgeçmemiştir. Ama her zaman kendileri birebir Müslümanlarla İslam coğrafyasıyla baş edememişler. Sürekli içeriden hain ve kendini satmış insanlarla birlikte kaybettiği toprakları geri almanın hesabını ve kitabını yapmışlar. Tarih boyunca bu böyle olmuştur. Selahaddin-i Eyyubi'den sonra, Fatih Sultan Mehmet'ten sonra İstanbul'u, Kudüs'ü, Diyarbakır ve diğer Anadolu coğrafyasını almak için sürekli içerideki hainlerden istifade etmişlerdir. Sürekli nefsini şeytana satan, kendi topraklarına ihanet içerisinde olan insanlar her daim onlara destek vermiştir."
"Avrupa ülkeleri bu topraklara dört bir yandan saldırdı"
Osmanlı'nın yıkılışına doğru Avrupa ülkelerinin bu topraklara dört bir yandan saldırdığını fakat imanlı halkın mücadelesiyle geri püskürtüldüğünü dile getiren Çelik sözlerinin devamında, "Onlar geri kaçarken göğsü iman dolu bu milletin başına kendilerinden daha berbat, daha kötü insanları bu milletin başına bela ettiler. Değerli kardeşlerim, onlar defolup gittikten sonra onların yarım bıraktığı görevi ismi Ali olan, Ahmet olan, Mustafa olan, Mehmet olan ama ruhu Hristiyan olan, ruhu sapkın fikirlerle dolu insanlar bu ülkeyi dönüştürmeye çalıştı. Bu ülkenin özüne, inancına, kültürüne savaş açtılar." dedi.
Bölgemizde, Diyarbakır'a ordu gönderip fetheden Hazreti Ömer'in işgalci ve katliamcı olarak niteleyen insanlara "alçalmış ve satılmış" diyen Çelik, "Bunların ne tarih bilgisi var ne ilim seviyeleri var. Onlar da bu söylediklerinin zaten yalan olduğunu biliyorlar." ifadeleriyle sözlerine devam etti.
"Zafer inananların olacaktır"
Gençlere seslenen Çelik, şunları kaydetti: "Bizler bu iman ve Kur'an davasını bu halka ilimle, hikmetle, ihlasla, samimiyetle, fedakarlıkla anlatmalıyız. Bu vazife bizimdir. Eğer bizler vazifemizi yapmazsak bu insanlara hakikati anlatmazsak bu insanların kalbine girmezsek başta Hazreti Ömer olmak üzere İyaz bin Ğanem, Halit Bin Velit, Süleyman Bin Halit ve diğer sahabiler kıyamet gününde bizden davacı olacaklar. Bugün onların; samimiyetle, imanla, fedakârlıkla fethedip bize emanet bıraktıkları bu şehri aslına döndürmek inan 1386 sene önce burayı fetheden o sahabelerin aldığı sevabın aynısını alacağız. Fiziki olarak ehli küfür İslam coğrafyasına girmeyi, İslam coğrafyasını yeniden işgal etmeyi gözden çıkarmış çünkü bunu yapamıyor. Ama fikren ve ruhen İslam coğrafyasını zaten işgal etmişler. Bizim tembelliğimiz ve gafletimiz yüzünden…
Bakınız koca bir ülkenin gençleri onlar gibi görüyor, onların gör dediği şeyi görüyor, onların düşünmediği şey düşünüyor, onlar gibi giyiniyor, onlar gibi yiyor, onlar gibi içiyor. Hiçbir Mü'min ve Müslüman bu vebalin altından kalkamaz. Bir seferberlik ruhuyla İslam davasını bu topluma anlatma gibi sevdirme gibi vazifemiz vardır. İyi bilin ki düşmanlar hiçbir zaman istirahat etmiyorlar. Sürekli saldırıyorlar. Bizler vazifemizi yapmazsak yeryüzünde büyük bir fitne meydana gelecektir. İşte bugün İslam coğrafyasının haline baktığımızda; alabildiğince camiler var, camiler tıka basa da dolu ama Gazze hala esirdir. Arakan hala esirdir. Hala Yemen'e bombalar düşüyor. Neden? Çünkü bizler görevimizi hakkıyla yerine getiremedik. Birbirimize destek olamadık. Onun için İslam coğrafyasını kan gölüne çeviriyorlar.
Samimiyetle çalışmak zorundayız. Dünya çok büyük olaylara gebedir. Bunu yakında göreceğiz. Allah ömür verirse burada olan kardeşlerimizin birçoğu bunu görecektir. Eğer bu süreci iyi yönetirsek, birlik ve ittihadı sağlarsak; İslam için, iman ile İhlas ile ilim ile hikmet ile çalışırsak zafer inananların olacaktır."
Program, ses sanatçılarının seslendirdiği ilahi ve ezgilerle devam etti.
Ardından topluluk meşaleler ve Diyarbakır'ı fetheden sahabileri temsili kıyafetlerini giyip at binenlerin öncülüğünde 27 sahabenin medfun olduğu Hazreti Süleyman Camii'ne doğru yürüdü.
Tekbir ve salavatlar eşliğinde gerçekleşen yürüyüş, Molla Remzi Uçar'ın okuduğu dua ile son buldu. (İLKHA)