9182,87%1,19
38,64% -0,02
43,74% 0,07
4152,62% -0,71
6723,96% -1,39
HÜDA PAR Sözcüsü ve Batman Milletvekili Serkan Ramanlı, TBMM'de düzenlediği basın toplantısında, aile kurumunun güçlendirilmesi gerektiğini vurgulayarak tüp bebek tedavisi konusunda çağrıda bulundu.
Doğurganlık oranının giderek azaldığını belirten Ramanlı, “Tüp bebek yapmak isteyen çiftlerimize bir imkân oluşturmamız gerekiyor” diyerek tedavi masraflarının devlet tarafından karşılanmasını talep etti.
Açıklamasının başında geçtiğimiz gün hayatını kaybeden Meclis Başkan Vekili Sırrı Süreyya Önder vesilesiyle ailesine, sevenlerine baş sağlığı dileyen Ramanlı , "Ölüm hak, hepimiz faniyiz. Esas olan bu hayatta Rabbimizin razı olacağı güzel işler yaparak ve arkamızdan hoş bir sadâ bırakarak ayrılmak. Bizler yaşarken vazifelerimizi, sorumluluklarımızı yerine getirdiğimiz ölçüde bu hayatı anlamlandırabiliriz. Evet yapabildiklerimiz var, yapamadıklarımız var. Üstesinden gelebileceklerimiz var, güç yetiremeyeceklerimiz var. Ama neticede bizler mücadele etmeye, bu hayatı daha anlamlı, daha adil, daha güzel kılmaya çaba sarf etmekle mükellefiz. Ve biliyoruz ki adaletle, huzurla dolu bir dünya vicdan ehlini elbette mutlu edecektir." dedi.
“Tüp bebek yapmak isteyen çiftlerimize bir imkân oluşturmamız gerekir"
Türkiye'de ve dünyada pek çok sorun ve sıkıntının yaşandığını söyleyen Ramanlı, açıklamasının devamında şunları kaydetti:
"Çatışmalar, savaşlar ve ekonomik sıkıntılar her zaman ülkemizin ve dünyanın gündeminde… Ama bu gündem geçip akarken bazı gündemlerin de ıskalanmaması gerektiğini buradan ifade etmek istiyorum. Özellikle bugün gündemimize alacağımız konu bizim de öteden beri korunmasının, güçlendirilmesinin önemine vurgu yaptığımız aile kurumu ile ilgili konu… Biliyorsunuz ülkemizde doğurganlık oranı azalıyor. Doğal yollardan çocuk yapma imkânı da azalıyor. Son zamanlarda evlenen çiftlerin doğal yoldan çocuk sahibi olamaması sebebiyle tüp bebek yapma çabalarını hepiniz biliyorsunuz. Ama maalesef bu konuda da ciddi sıkıntılar baş göstermiş durumda… Birçok çift çocuk sahibi olabilmek için tüp bebek yapmaya çalışıyor. Ancak tüp bebek tedavi ücretlerinin dövize endeksli olması ve döviz kurunun da günümüzde yüksek olması sebebiyle özellikle dar ve orta gelirli çiftlerin ya bu umutlarını ertelemesine ya da bu umutlardan mecburen vazgeçmesine sebebiyet vermektedir. Madem ülkemizde doğurganlık oranı düşüyor, genç nüfus azalıyor, o halde devlet olarak, hükümet olarak hiç olmazsa tüp bebek yapmak isteyen çiftlerimize bir imkan oluşturmamız gerektiğini buradan ifade etmek istiyoruz. Masrafların devlet tarafından karşılanması özellikle dar ve düşük gelirli ailelerin tüp bebek yapma konusunda teşvik edilmesi bu konuda kendilerine maddi destek sağlanması gerektiğini ifade ediyoruz. Mevcut uygulamada biliyorsunuz 5 yıl genel sağlık sigortası primi yatırmış olmak ve 400 gün prime ulaşmış olmak şartıyla kamu tarafından tedavi masrafları karşılanıyor. Bunun biraz daha esnetilmesi gerekiyor. Özellikle yıl şartının ya da prim ödeme şartının dar gelirliler ya da hiç geliri olmayanlar açısından esnetilmesi ve maddi imkansızlık sebebiyle çocuk sahibi olamayan çiftlerin çocuk sahibi olmasının desteklenmesi gerekiyor. Aynı şekilde anlaşmalı özel hastanelerin de sayısının artırılması, kamu hastanelerinde de teknolojik altyapının ve hizmet kalitesinin artırılmasıyla tüp bebek tedavisinde çiftlerimizin çocuk sahibi olabilmesinin önünü açmamız gerekiyor."
"Def-i mefâsid, celb-i menâfiden evlâdır"
Ramanlı, "Bununla beraber biliyorsunuz Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, evlenmek isteyen çiftlere bu yılın aile yılı olması sebebiyle bazı teşvikler açıkladı. Bunlardan bir tanesi de 20 firmayla yaptığı anlaşmalarla çeyiz yardımı olarak yüzde 35'e varan bir indirim sağlanmasıydı. Bu tür destekler evliliğin teşvik edilmesi, çiftlerin muradına ermesi ve huzurlu bir yuva kurmaları açısından güzel adımlardır. Ama bunun özellikle bu firmalar tarafından suiistimal edilmemesi için de buradan uyarıyoruz, denetimlerin artırılması gerekiyor. Bunun suiistimale açık bir alan olarak kalmaması gerekiyor. Evliliklerin azaldığı bir dönemde maddi yönden evlilikleri teşvik etmek güzel ama öte yandan aile kurumunu sarsan, aile kurmayı değersizleştiren gayrimeşru ilişkileri, cinsi sapıklıkları öven özendiren yayınlara karşı da devletin hükümetin tedbirler geliştirmesi gerekiyor. Bir yandan evliliği teşvik edelim derken öte taraftan toplumun ifsadına yol açacak ve gençlerimizi evlilikten soğutacak bu tür akımların da önüne set çekmek gerekiyor. Mecelle’de meşhur bir kaide vardır ‘Def-i mefâsid, celb-i menâfiden evlâdır’ diye… Yani kötülüğü önlemek, iyilik yapmaktan önce gelir. Bir yandan evet biz evliliği teşvik edelim, gençlerimizin evlenmesini sağlayalım, onlara maddi kaynaklar sağlayalım ama moral desteği de sağlayalım ve gençlerimizin evlenmesini engelleyecek, mutlu bir yuva kurma konusunda morallerini bozacak bu tür akımlardan da onları koruyalım. Bu yaklaşımımız bütüncül ve iki yönlü olmak zorundadır." ifadelerine yer verdi.
“İslam İşbirliği Teşkilatı bir an önce toplanmalı ve siyonist rejime karşı siyasi, ekonomik ve eğer mümkünse askeri tedbirler geliştirmelidir”
Son olarak Ramanlı, "siyonist rejimin Gazze'ye yönelik saldırılarını konuşuyoruz. Oradaki insanlığa karşı işlenen suçları ve son dönemde gıda yardımının ulaştırılamaması sebebiyle artık susuzluk ve açlığın had safhaya ulaştığı bir dönemi yaşıyoruz. siyonist terör rejimi sadece Gazze'ye değil Lübnan'a da Yemen'e de ve son zamanlarda Suriye'ye de saldırmaya başladı. siyonist şebekenin ne yapmaya çalıştığını aslında hepimiz biliyoruz. Onlar işgal ve yayılma politikalarının gerçekleştirilebilmesi için istikrarsız, düzensiz ve huzursuz bir bölge istiyorlar. Bu açıdan Suriye'yi de hedefe almış durumdalar. Suriye'de Dürzileri koruma bahanesi adı altında gerçekleştikleri saldırıları buradan kınıyoruz. Sadece kınamakla da kalmıyoruz, İslam ülkelerini ve bölge ülkelerini bu siyonist rejimin yapıp ettiklerine karşı tedbir almaya da davet ediyoruz. İslam İşbirliği Teşkilatı bir an önce toplanmalı ve siyonist rejime karşı siyasi, ekonomik ve eğer mümkünse ileriki safhalarda askeri tedbirler geliştirmelidir. Zira dün Gazze'de olan sonra Lübnan'da bugün Suriye'de kim bilir yarın Türkiye'de karşımıza çıkacak. O yüzden tedbirimizi almak zorundayız. siyonist işgal rejiminin uzun yıllardır Gazze'de ve Filistin'de yapmış olduğu işgal, soykırım ve insanlığa karşı suçlara karşı sessiz kalmak sadece ahlaki değil bölge ülkeleri açısından stratejik bir zafiyetin de göstergesidir. Buna bu zaviyeden bakmak ve halihazırda toparlanmaya çalışan ve Esad rejiminden daha yeni kurtulmuş olan Suriye'ye karşı destekleyici, tamamlayıcı ve teşvik edici bir politikayla yaklaşmak ve Suriye'nin de Gazze gibi Filistin gibi ya da Lübnan gibi bir duruma düşmesine engel olmak gerekiyor. Sadece kınamak, sadece bunlara karşı olumsuz ifadeler kullanmak siyonist rejimin yapıp ettiklerine karşı bir caydırıcılık içermiyor. Bunu hepimiz biliyoruz. Bu sebeple somut adımların atılması elzemdir, vakti geçmiştir bile diyoruz." şeklinde belirtti. (İLKHA)