10914,10%-1,32
42,09% 0,10
48,34% -0,25
5327,91% -1,72
8820,78% -1,13
HÜDA PAR Sözcüsü ve Batman Milletvekili Serkan Ramanlı, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde düzenlediği basın toplantısında gündeme dair değerlendirmelerde bulundu.
Son dönemde kamuoyuna yansıyan yolsuzluk, rüşvet, menfaat ilişkileri ve çeteleşme olaylarına işaret eden Ramanlı, bunların toplumun adalet duygusunu ve devlete olan güveni derinden sarstığına dikkat çekti.
Ramanlı, “Bu tablo, mevcut mevzuat ve uygulamaların yozlaşmayı önlemekte yetersiz kaldığını açıkça göstermektedir. Artık günü kurtaran geçici tedbirlerle değil, köklü ve kararlı adımlarla bu çürümeye 'dur' denilmelidir.” dedi.
“Şeffaflık, hesap verebilirlik ve dürüstlük esas alınmalı”
Ahlaki değerlerin yeniden ihya edilmesi gerektiğini belirten Ramanlı, yargı ve denetim mekanizmalarının bağımsız ve etkin biçimde çalışmasının önemine vurgu yaptı. Şeffaflık, hesap verebilirlik ve dürüstlüğün esas alınmasının zorunlu olduğuna dikkat çeken Ramanlı, “Devletin, hükümetin ve bir bütün olarak siyaset kurumunun ortak sorumluluğu; bu kirlenmiş alanları temizlemek ve adaletin tesisi için samimi bir irade ortaya koymaktır.” şeklinde konuştu.
“Devletin harcadığı her 100 liranın 15 lirası faiz baronlarına gidiyor”
Kamu borçlarının küresel ölçekte hızla arttığına değinen Ramanlı, IMF’nin yayımladığı son rapora atıfta bulunarak faizli iktisat sisteminin sürdürülemeyeceğini kaydetti.
Türkiye’de de kamu borçlarının arttığına işaret eden Ramanlı, şöyle devam etti:
“2025 yılında faiz giderleri 1 trilyon 950 milyar liraya ulaşarak toplam bütçe giderlerinin yüzde 15’ini oluşturmuştur. Yani devletin harcadığı her 100 liranın 15 lirası faize, faiz lobisine, faiz baronlarına gitti/gidiyor. 2026 bütçesinde ise faiz ödemeleri 2 trilyon 741 milyar liraya çıkacak; yine bütçenin yüzde 14,5’i üretim yerine faize ayrılacaktır.”
“Vergi yükü sabit gelirli vatandaşın omuzuna yükleniyor”
Devlet gelirinin önemli kısmının borç faizine harcandığını belirten Ramanlı, “Vergi yükü sabit gelirli vatandaşın omuzuna yüklenmektedir. Büyük sermaye gruplarına tanınan vergi afları ve ayrıcalıklar, gelir adaletini daha da bozmakta, üretici kesimi zayıflatmaktadır. Faiz ekonomisinin değil, üretimin ve üretilen değerlerin adaletli paylaşımının esas alındığı bir ekonomik düzenin inşası zorunludur. Borçla değil, üretim ve alın teriyle büyüyen; kaynaklarını faiz lobilerine ödemek yerine yatırım ve istihdamla güçlenen bir Türkiye mümkündür.” ifadelerini kullandı.
“Mahremiyeti ihlal eden ve olumsuz içerikler engellenmelidir”
TÜİK’in yayımladığı verilere dayanarak gençlerin yaklaşık yüzde 96’sının sosyal medya kullandığını hatırlatan Ramanlı, yoğun dijital medya kullanımının gençlerde düşünce ve davranış bozukluklarına neden olduğunu belirtti.
“Beğeni ve takipçi kazanma arzusu, bazı gençler için hayatın merkezine yerleşmiştir.” diyen Ramanlı, şöyle devam etti:
“Ancak kontrolsüz paylaşımlar olumsuz rol modellerin yayılmasına ve kimlik karmaşası, değersizlik hissi, bunalım gibi sorunlara yol açabilmektedir. Gençler ve çocuklar bu konuda en savunmasız gruptur. Sosyal medya tamamen yasaklanamaz; ancak içeriklerin denetlenmesi ve filtrelenmesi gereklidir. Bu nedenle, hâlihazırda ortaokullarda seçmeli ders olarak okutulmaya başlanan medya okuryazarlığı dersleri yaygınlaştırılmalı, mahremiyeti ihlal eden ve olumsuz içerikler engellenmelidir. Toplumun değerlerine uygun içerik üretimi teşvik edilirse, gençler daha bilinçli, üretken ve sağlıklı bireyler olarak yetişecektir.”
“Basit anlaşmazlıkların dahi boşanma gerekçesi olarak kabul görmesi, aile yapımızın temellerini sarsmaktadır”
Son yıllarda aile kurumunun çözülme sürecine girdiği uyarısında bulunan Ramanlı, “Aile mahkemelerinde en basit anlaşmazlıkların dahi boşanma gerekçesi olarak kabul görmesi, aile yapımızın temellerini sarsmaktadır. Modernizmin etkisiyle artan bireyselleşme, dijitalleşme ve konfor alanları, aile içi iletişimi zayıflatmış; sevgi, saygı, güven ve fedakârlık gibi değerleri geri plana itmiştir. Sosyal medyanın etkisiyle en küçük sorunlar dahi eşlerin başvurduğu hukuki süreçlerde bütün mahremiyet ortaya dökülerek geri dönülemez noktalara taşınmaktadır.” dedi.
“Artan boşanmalara karşı "aile arabuluculuğu" düzenlemesi bir an önce hayata geçirilmeli”
Devletin ve toplumun aileyi korumakla görevli olduğunu belirten Ramanlı, “Önemli olan ailenin yıkılmasından önce onu korumak ve ihyası için çalışmaktır. Bu bağlamda hükümet; ailenin birliğini, hanelerin saadet ve huzurunu hedefleyen sosyal ve eğitsel politikalar geliştirmeli, artan boşanmalara karşı "aile arabuluculuğu" düzenlemesini bir an önce hayata geçirmelidir.” ifadelerine yer verdi. (İLKHA)

