DEPREMİN YIL DÖNÜMÜ
Ülkemizin on bir ilini yerle bir eden büyük depremin birinci yıl dönümü anılıyor.
Bir gece vakti sabaha karşı 04:17'de sarsılan yer kabuğu, üstünde bulunan evleri,binaları hatta ağaçları yerinden söküp,oynatıp yıktı. Yerle bir etti.
Malatya Köy evinde yalnız uyuyan bende korkuyla uyanıp bir süre bekledikten sonra baktım ki durmayacak dışarı çıkmıştım.
Neyse ki sarsıntısıyi atlatmış, iç dünyamda yaşadığım fırtınanın geçmesini,Sabahın aydınlanmasıni beklerken bir ömür geçmiş gibiydi.
Ertesi gün gündüz saat 13:24 'te büyük bir sarsıntı tekrar olurken ruhumuz ve bedenimiz irkilerek yerinden oynamıştı. . Evim zangır zangır sallanıyor. Yıkılmak üzereydi ki ben dışarı kaçtım. Yere oturmuş çığlık çığlığa evin yerinden hoplamasini seyrediyorum.
Deprem şiddetleniyor,, insanlar ölüp, kayboluyor, acılar ülkenin her bir yanını sariyordu. Büyük yıkımlar biz insanlari,insanlarin, mal ve hayvanlarini ezip toprağa katıp üzerimizden geçiyordu.
Hiç köyden uzak diyarlara gitmeyen ben, halen köyde yaşarken,bu Şubat ayı geleli, harmandan ahıra inip, çıkarken an be an geçen seneyi yaşıyorum. Geçen hafta yağan kar harmandan kalkmadı.... kalkmayan kar ise geçen senenin iç dünyamda ki anılarıni yükseltiyor.
Adımlarımı ağır ağır atarken; akşam Hacı Ali amcamın evine yatmaya giderdim. On gün yattım yaklaşık orada. Sarsıntılar durmuyor. Homurdayarak yaklaşık üç ay sürdü. Gündüzleri evimde sağlam bölge olan arada ve mutfakta yemek yaparak geçiriyordum. Plan yapıyor, "bir yıkıntı hali sırasında aranin duvarlari daha saglam burada sığınırım diyordum."
Gün boyu uzmanları dinlerdim , korkularımı dinlediğim uzmanların kıymetli bilgileriyle atlatıyordum.
Diyorlardı ki; sürekli olarak zemin oynaması insanları ve tüm canlıları oldukça rahatsiz eder. Psikolojileri ister istemez bozulur. Sarsıntılar geçmeyecek! önerimiz şu yönde olacaktır; zamanı ağır ağır yaşamak gerekli. Elinizde hangi işiniz varsa onu oldukça ağır çekimde yapmalısınız ki iç dünyanızın dinginligi bozulmadan sakin sakin atlatabirsiniz deprem anlarını.
Uzmanların bu sözlerine harfi, harfine uyuyordum. Özellikle, gündüzleri işlerimi alabildiğine ağır yapıyorum. Derken aylar geçti ve bahar gelmişti. Gecelerim, hep korkuyla geçti. Duvarların yarılmış olması, çatlaması deprem anında çökecek hissi vermesi beni yaklaşık üç ay boyunca uyutmadı.
Yazın bahçede kalmam söz konusu olduğunda " sen çatal yürekli misin? diyenler oldu.
"Hayatım,gençliğimden beri manevi depremlerle yıkılmış ve kendi ellerimle yeniden kurmak için mücadeleyle geçen zamanlardan ibaretti." Sonrasında doğal depremlerde yıkılan dünyamı, ellerimle tekrar kurmuşsam tek başıma, bahçede ya da dağın tepesinde, okyanusun ortasinda bir salda kalmak beni korkutamaz. Yürek; bunca yaşadığı zorluklardan gecerken çatal olmuştur. Çatal yüreğim; naifligini hiç bir zaman bırakmamış,duygusunu dolu dolu yaşamanın ayırdıminda olarak sevmiş ve sevilmiştir.
Bu güzel yüreğimden gelen duygu ve düşüncelerle kaleme aldığım SARI SICAK GUNLERDE isimli kitabım, şimdi aldığım bir haberle HEKİMHAN'A gelmiş.
Ah benim güzel Nuray'im, gözlerin doldu. Hayatında hiç düşünmemiştin, durmadan yaziyordun ama kitap yayinlatacagin aklına gelmemişti.
Yaptığın takı tasarımların, rengarenk duruslariyla,sokakta,sahil kenarlarinda tezgahları büyük bir aşkla dolduruldu. Dünyayı dolaşması olmuştu. Almanya'ya kadar sipariş alırdın.
Kızların bilek ve boyunlarına takılan kolyeler yer almıştı.
Ama bunu da yaptın.
Kitap çıkarttın.
Kitabında elden ele dolaşacak bundan böyle.
Gurur duy kendinle.
Artık dünyayı dolaşacak olan,
kaleme aldığın bir eserin var.
Ve ilçede seni bekliyor.
Kutlarım Nuray'im seni,depremde ağır, ağır yaşamış olduğun sancılı deneyimler, sana kitap çıkarttı.✍️