EMİNE KADIN
Ali’nin eşi Emine her sabah olduğu gibi bu sabahta güneş doğmadan uyanmıştır. Koyunların ve kuzuların yanına gidip onları kontrol edip tekrar çadırların yanına geldikten sonra ocağı yakıp sabah kahvaltısı için çok uzaklardan getirdiği suyu çaydanlığa doldurarak ocağın üzerine koyar. Su kaynayana kadar kahvaltı sofrasını hazırlayıp kaynayan suyla da çayı demler.
Bu arada gelini Merve de küçük oğlu Mustafa Ali’nin sütünü içirip karnını doyurur. Büyük oğlu İbrahim’de uyanıp yalın ayak çadırdan fırlayarak babaannesinin yanına ocağın başına gider.
Ali oğlu Orhan ile o gün yapacakları işleri görüşüp planlarken babaannesi tavuklarının çalıların arasına yumurtladığı taze yumurtaları toplayarak özellikle Ali için erimiş tereyağının içine kırar. İçi sapsarı yumurtaların yer aldığı tavadaki bol tereyağı halen kaynamaya devam ederken tavayı sofraya getirir.
Aile bir arada iştahlı bir şekilde kahvaltılarını yaparken Emine kahvaltısını bitirmek için her zamanki gibi acele etmektedir. Çünkü günlük işlerini tamamlayabilmek için önünde 19-20 saatlik bir mesai günü vardır.
Hızlıca kahvaltısını yapan Emine kovalarını alarak doğruca koyunların yanına gider ve beş yüze yakın koyunu sağmaya başlar. Üç saatten fazla süren bu sağım işinden sonra peynir yapmak için sütleri mayalar iki saat sonra mayalanan peynirleri keselere doldurarak peynir suyunun süzmesini bekler. Peynirler olup kovalara yerleştirildikten sonra sıra öğle yemeğinin hazırlanmasına gelmiştir.
Kaynanası bu işleri yaparken Merve de çadırları temizleyip diğer işlerle ve çocukları ile ilgilenip işi bitince kaynanasına yardımcı oluyor. Sofranın ana yemeği bol tereyağlı yeşil mercimekli bulgur pilavı sofrada yerini alınca yanında kendi koyunlarından yaptıkları yoğurt ve ayranla birlikte önceden epeyce pişirdikleri tandır ekmeği ile karınlarını doyurup herkes öğleden sonraki işlerine başlıyor. Ali koyunları otlatmaya götürürken Emine de yeni doğan kuzuyu temizleyip bir kenara bırakıp diğer kuzuları önüne katıp otlatmaya götürüyor.
Bir süre sonra kasabadan dönen Orhan peynir siparişlerini almaya gelenler nedeni annesini çağırarak siparişleri teslim etmesine yardım ediyor. Peynir kovaları tek tek tartılıp teslim edilirken Emine emeğinin karşılığını almasının ardından tekrar kuzuların yanına dönüyor. Hava kararmadan Ali koyunları Emine de kuzuları çadırların yanında yer alan derme çatma denilebilecek çitlerle çevrili ağıla alıyor burada bir süre kuzular analarını emikten sonra Emine kuzuları buradan alarak ayrı bir bölüme götürüyor.
Gece yarısına 2-3 saat kala rutin işlerini tamamlayan Emine gelini Merve’nin demlediği çayın yanına yine onun hazırladığı sıkmaları (Katmer) pişirerek sofraya getiriyor. Hep bir arada akşam yemeği olarak sayılan bu sofranın kaldırılmasından sonra Orhan eşi ve çocukları ile kendi çadırlarına giderken Ali de Güneş panelinden elde edilen elektrik ile çalışan televizyonu izlemektedir. Emine günün yorgunluğunu atabilip dinlenmek için yatağına uzandığında gece yarısını çoktan geçmiştir. Sabah güneş doğmadan yine kalkacak ve yine bugünde dünkü gibi belki de yeni bir kuzunun doğumundan başka bir değişiklik olmadan dün olduğu gibi aynı işleri yapmaya devam edecektir.
Emine’nin rutin yaşantısındaki önemli bir değişiklik yakında temmuz ayının ilk günlerinde daha serin yaylaların yer aldığı dağların zirvesine doğru gidecek olmaları.
Buraya kadar yazdıklarımı sanırım Yama dağlarının yaylalarında yaşanan bir hayattan anlatımlar olarak algılamışsınızdır.
Oysa 2 375 rakımlı Yama dağlarının kardeşi sayılabilecek 3 524 rakımlı Bolkar dağlarından ve burada yaşanan hayattan bahsettim. Tıpkı Yama dağlarındaki yayla hayatı ama terk fark birbirinden kuş uçuşu 375 km. uzaklıkta olmaları ve karaçam ve sedirlerle kaplı olmaları.
BOLKAR DAĞLARINDA YÖRÜK KADINI
YAMA DAĞLARINDA KÜRT KADINI
Bolkar dağlarında ve yaylalarında yaşanan Emine kadının (Yörük Emine) yaşantısının aynısını Yama dağlarında ve yaylalarında başka bir Emine kadın (Kürt Emine), Yörük Ali’nin yaşantısının aynısını Kürt Ali yaşamaktadır.
İnsanlar ve mekanlar farklı olsa da hepimiz bu memleketin güzelliklerini paylaşmakta ve bu güzellikleri birlikte yaşamaktayız. Yaşamaya da sonsuza değin devam edeceğiz.
İrfan BAŞARANOĞLU