Kimi öksüz kalan çocukların annesi, kimi çocuğunu kaybeden anne,kimisinin oğlu hapishanede suçsuz yere yatarken ölümcül hastalıkla boğuşurken annesi dışarıda ağlıyor. Yaşlı kadın acı içinde oğlunu düşünüyor.
Büyük şehir meydanında eyleme oturan genç kadın ise mezardaki oğluna duyduğu hasretlik ve cinayet ateşinden yanarak ağlıyor.
Malatya nin Hekimhan ilçesinde o şirin kendi halinde yaşayan,emekçi kesimin ilçesinde, köy arabalarıyla gelinen ve fukara halde gezilen ilçede cinayete kurban giden anne ise, daha mezarında soğumamis kanlı cesediyle,geride kalan iki çocuğuna ağlıyor.
Analar ağlıyor....
Hani analar ağlamayacak denilmişti.
Kürt analarının dağa çıkan çocukları için söylenen bu "slogan" sürekli dillerde kullanıldı. Belki sonuca da varıldı.
Bilinmiyor!
Tut ki taksimde oturan kürt anneleri artık ağlamayacak, peki, yurdun dört bir yanında evimde benim bile ağlıyor olmam ne olacak?
Bu adaletsiz düzene ağlıyoruz, umutlarımızın mezara gömülmesine ağlıyoruz.
Hekimhanli genç kadın sokak ortasında vurulunca ve kani yere aktığında ağlıyoruz. O yerlerde çiçekler açacaktı. Bunu umut ediyor, her şeye rağmen güle oynaya geçtiğimiz kaldırımlara erkekler kadın bedeni düşürüyor.
Kimi kadının gövdesi ve düşleri kanlar içinde kaldırımlarda akıyor , kimi kadın genç bedenini satıyor gece yarıları duvar dibi ile kaldırım arasında duvara yaslamis gövdesini peşkeş çekiyor paraya.
Bu kadınların anaları ağlıyor evinde " dölüm düşmüş sokağa"
Sus payı alan DEM parti yurdun her yanından gelen bu agitlara gözünü kapatmış, her şekilde ağlayan anaları ve ağlayan kadınları,hatta okullarda arkadaş zorbalığı ile ölen kızları unuttular bir anda, ülkeye sosyalizmi getirmiş gibi konuşmaya başladılar.
İki yüzlülük almış başını gidiyor. İnsanların ve toplumların hasta kişilik halinde ben merkezci düşüncesiyle ve şizofrenik kurgular içinde hayattan koparılmış, gerçeklikten uzaklaşan kararları alıp öldürdüğü, bir değil,iki ve üç değil,şimdi ülkede tüm kadınlar mezarda yatıyor. Dişarıda olanlar ise toplu halde aci cekerek ağlıyor....