Bir sabah daha, kahvaltı masasının başında, gözler televizyonda değil; düşlerde kayboluyor. Haberler aynı: ekonomi daralıyor, enflasyon artıyor, genç işsizlik rekor kırıyor. Rakamlar soğuk, ama her biri bir hayat hikâyesi. Her biri bir erteleme. Hayallerin, planların, geleceğin ertelenmesi…
İşsizlik sadece maaşsız kalmak değil. Değersiz hissetmek, üretimden kopmak, toplumsal aidiyetin yavaş yavaş erimesi… Gençler diplomalarıyla duvarları süslerken, yaş almış emekçiler yeniden başlama umuduyla kapı kapı dolaşıyor. Her red cevabı biraz daha eksiltiyor insanı.
Ekonomik krizin ortasında, yalnızca cebimiz değil, umutlarımız da daralıyor. Geçim derdiyle hayatta kalmaya çalışırken, hayattan zevk almak lüks haline geliyor. Oysa ki bir ülkenin gerçek gücü, sadece kasasındaki dövizle değil, insanının umuduyla ölçülür.
Belki bugün işler zor, ama unutmamalıyız: Bu topraklar nice krizler gördü, nice zorlukları aştı. Yeter ki birbirimize omuz verelim. Sessiz çığlıkları duyalım. Çünkü bir ülkenin en büyük serveti, birbirine sahip çıkan insanlarıdır.