Bugün, 17 Haziran 2025 Salı

İrfan BAŞARANOĞLU


TAŞLI TARLA

TAŞLI TARLA


Haydar ve Meryem sabah erkenden, daha gün ağarmadan kalkmış kaşı tepedeki tarlalarına doğru yola çıkmışlardı. Haydar Meryem’i ata bindirmiş kendisi atın yularından çekerek yollarına devam etmekteydi. 

Meryem 8-9 aylık hamile olması sebebi ile karnı epeyce şişmiş ve birazda kilo almıştı. Hem hamileliğin hem de kilolarının yüzünden bu patika yolda yürümekte epey zorluk çekmekteydi. Bu sebepten kendisi ata binmiş kocası yayan gitmekte idi. Kaç gündür ekin dermeleri ve ev işlerinden dolayı epeyce yorulmuş ancak tarladaki ekin işini de bitirmelerine bir iki gün kalmıştı. Yavaş gitmeleri sebebi ile de on beş dakikalık yolu ancak yarım saate alabilmişler ve tarlaya varmışlardı.

Tarlaya vardıklarında Meryem’in attan inmesine yardım eden ve eşyalarını dağ armudunun gölgesine yerleştirip atı da tarlanın derilmiş tarafına bağlayan Haydar hemen işe girişmiş Meryem de oturduğu yerden kalkarak karnı burnunda oda ekin dermeye başlamıştı. Haydar babasına ait üç-beş dönümlük susuz, taşlı bu kuru tarlada işlerini yarın akşama kadar bitireceklerini hesaplamakta idi. Bir yandan da hamile hali ile eşinin tarlada çalışmasına hayıflanmakta idi ama yapacak başka bir şey de yoktu, oda yardım etmese ekinin derilmesi günler alacaktı, gerçi tarla o kadar büyük olmasa da tek başına altından kalkamazdı.

Annesi evde işlere ve küçük oğlu Mahmut’a bakmakta, babası da harman yerinde kalmakta idi. Tarla ile harman yeri arasında mekik dokumak, atla tarladan harman yerine sap taşımakta büyük oğlu Murtaza ya kalmıştı. Evin küçüğü Mahmut’a da bol bol yaramazlık yapmaktan başka iş kalmamıştı. 

Fazla verimli olmayan bu tarladan başka geçim kaynakları olmayan aile Haydar’ın Babası Murtaza, Annesi Güllü, bu yıl orta ikiden üçe geçen ve nahiyede okula giden büyük oğlu Murtaza, Haydar oğluna babasının adını vermişti, belki babasının adı da dedesinin adıdır sonuçta oğlunun adı hem babasının hem de dedesinin adı idi. Bu sebepten olsa gerek dedesi torununu çok sevmekteydi. Küçük oğlu Mahmut ise adını Meryem’in babasından almıştı. 

Altı kişilik bu ailenin tek geçim kaynağı olan bu taşlı tarla idi, ahırlarında da buraya geldikleri attan başka bir eşekleri ve bir inekleri ile kümeste de birkaç tavukları vardı. Aslında inekleri iki tane idi ama evlenirken bir tanesini başlık parası olarak kayınbabası Mahmut’a vermişlerdi

Kalan tek inekle de peynirlerini, yoğurtlarını, yağlarını yapmakta, evlerinin arkasında yer alan bostanda da sebze yetiştirmektelerdi. Sabahları tavuklardan aldıkları yumurtalar genellikle çocuklara kahvaltılık olmakta idi.

Meryem ekin biçerken sıcağında etkisi ile terler yanağından yazmasına aşağı akmakta, eğilip kalktıkça nefes almakta zorlanmakta idi. Kocası ona armudun gölgesine gidip dinlenmesini ve bu arada ateş yakarak odun ateşinin isinden simsiyah olmuş çaydanlıkla çay demlemesini istemiş ve kendisinin de çay demlenince çağırmasını istemişti.

Meryem ateşi yakmış, çayı demlemiş ve kahvaltılık olarak yanlarına aldıkları yiyecekleri sofra bezinin üzerine dizmişti. Haydar’ın gelmesini beklerken karnında ufaktan sancılar hissetmeye başlamış beraberlerinde getirdikleri su bidonundan bir tas su içerek sancısını bastırmaya çalışmıştı. Bir yandan çaylarını içip kahvaltılarını yaparken Meryem’i acaba düşüncesi almış bu sancıların doğum sancısı olabileceği sıkıntısı sarmıştı. En iyisi kahvaltılarını yapıp işe koyulmaları, böylelikle bu düşüncelerden ve sıkıntıdan kurtulabilirdi. 

Güneş tepeye vardığında işlerini epeyce hafifletmişler birkaç evleklik yer kalmıştı. Bu sırada aşağıdan annesi ve çocukların eşeğin üzerinde kendilerine doğru geldiklerini gördüler. Annesi kocası ve torunları ile birlikte karınlarını doyurmuş, onlara da öğlen yemeği için bir şeyler hazırlamış çocuklarla birlikte yanlarına gelmişti.

Haydar derdikleri sapları büyük oğlu ve eşinin de yardımı ile ata yüklemişti. Oğlu da atın yularından tutarak babası ile birlikte tarlanın dışına patika yola kadar gitmişti. Babası oğluna dikkatli gitmesini, yolda yükü devirmemesini ve harman yerinde dedesine yardım ederek yükü indirmesini ve hemen geri gelmesini tembihledi.

Murtaza harman yerine giderken Haydar ve Meryem armut ağacının altına hazırlanan bulgur pilavı ve cacıktan oluşan, çoktan saati geçmiş olan öğlen yemeğini yemeye başladılar. Bu arada yemeğin bitmesine yapın pilavın içinden çıkan bir taş parçasını çıkarıp tarlaya atan Haydar ‘Geldiğin yere geri git, taşlı tarlanın bulguru da taşlı olur’ diyerek annesinin yüzüne baktı.

Yemeği hemen hemen bitirmişler diki Murtaza yükü indirmiş aşağıdan doğru geliyordu. Hazırda olan sapları da yükleyip oğlanı harman yerine gönderdikten sonra ekin derme işine giriştiler. Bu arada Meryem tısılaya tısılaya ekin deriyor arada bir kendisini yoklayan sancısını unutmaya çalışıyordu. Ama unutmak ne mümkün şiddeti dahada artıyordu ve artık iş yapamaz hale gelmişti. Orağı elinden düşmüş ve onu geri alarak ağacın altına kaynanası ve Mahmut’un yanına gelmişti. Mahmut etraftan topladığı taşlarla oynuyor, Nenesi de sevecen gözlerle onu izliyordu.

Kan ter içinde kalan ve yüzü sararan Meryem’i gören kaynanası ne olduğunu sorduğunda Meryem durumunu anlatarak sancısının olduğunu ve gittikçe şiddetlendiğini söyledi. Bunun üzerine arkasına dahi bakmadan bir an önce derme işini bitirmeye çalışan Haydar’a seslenen annesi gelinini oğlan gelince hemen ata bindirip eve götürmesini, kendisinin de buraları topladıktan sonra çocukları da alarak geleceğini söyledi. 

Öylede yaptılar Murtaza gelince hemen ata binen ve terkisine de Meryem’i alan Haydar yola koyuldu ama eve değil nahiyeye doğru kestirmeden yönünü çevirdi. Meryem eve değil de nahiyedeki sağlık ocağına gittiklerini anlamıştı, zaten nahiyeden gebe kadınları kontrole gelen ebe de doğumu evde değil sağlık ocağında veya hastanede yapmasının doğru olacağını söylemişti.

Sağlık ocağına geldiklerinde mesai bitmiş doktor ve çalışanlar evlerine gitmişti, Haydar telaşla ne yapacağını düşünürken nahiyedeki ablasının yanına gitmeyi, sonrada ebeyi evinden alıp ablasının evine getirmeyi planladı.  Ebe Meryem’i muayene ettikten sonra doğuma daha birkaç saatlik zaman olduğunu söyledi. Meryem’ de Haydar’a bu zaman zarfında eve gitmesini ve yüklüğün üzerinde önceden hazırladığı bohçayı alıp gelmesini söyledi.

Köye geldiğinde annesi ve babası merak içindelerdi, durumu anlatan ve bohçayı alıp ablasının evine gelen Haydar bohçayı teslim ederek eniştesi ile bir süre evin önündeki bahçede oturdular. Haydar sanki ilk defa baba olacak gibi heyecanlıydı. Oysaki Meryem küçük oğlu Mahmut’u yine böyle bir yaz günü tarlada yine çalışırken doğurmuştu. Ebede bu yüzden bu son doğumun daha sağlıklı bir ortamda yapılmasını istemişti, Doğum iyice yaklaştığı için Meryem’i ablasının evinden alıp sağlık ocağına getirdiler. 

Doğum gerçekleşmiş ve Haydar’la Meryem’in Zeynep’i dünyaya gelmişti. Saatte gece yarısına yaklaşmakta iken ablası anne ve bebeğin durumunun iyi olduğunu birkaç saat sonra onları alıp eve götüreceklerini, kendisinin beklemesine gerek olmadığını, köye dönmesini ve anne babasını haberdar etmesini istedi. İstemeden de olsa un Meryem’i kızını gören Haydar köye doğru yollandı. Kendisi de atı beyaz beneklide bugün epey yorulmuşlardı. Atı ahıra bağlayıp yemini ve suyunu da verdikten annesi ve babasına kız torunlarının olduğu haberini verdikten sonra hiçbir şey yemeden kendisini hemen yatağa attı.

Sabah da erkenden kalkan ve bir şeyler atıştırıp çayını içtikten sonra yola koyulması gerektiği için hazırlıklara başladı. Bu arada Meryem’in annesi gelmiş kızının durumu sormakta olduğunda oğlanlarda uyanmıştı, kaynanasına bir kız torunu, oğlanlara da bir kız kardeşleri olduğu haberini verdikten sonra ebeye verilmek üzere annesinin hazırladığı birkaç kiloluk peynir ile sac ekmeğinin arasına sardığı bir kilo kadar tereyağından oluşan bohçayı alarak kapının önünde bağlı duran ata binecekken bunların az olacağını hesap ederek kümese girdi ve yumurta yapmayan tavuklardan birini yakalayarak ayaklarını bağlayıp atın eyerine bohçanın yanına astı. Aslında şehirdekiler gibi yapmalı bir hediye almalıydım diye düşündü ama alacak parası yoktu. Köylünün hediyesi de böyle olurdu.

Sağlık ocağına vardığında mesai yeni başlamış ve ebe hanım sağlık ocağına yeni gelmişti. Getirdiklerini ebe hanım istemese de teşekkür etse de Haydar ısrar etti zorla da olsa getirdiklerini oraya bırakarak Meryem’in ve kızının yanına gitti. Meryem ayağa kalmış kızını emziriyordu. 

Onları sağlıklı gören Haydar ablasına ve eniştesine teşekkür ederek karısını ve kızını alarak köye dönmek niyetinde olduğunu ve bir an önce tarladaki işini bitirmek istediğini söyledi. Ablası Meryem’in bir iki gün daha kendilerinde kalmasını, Haydar’ında bu arada tarladaki ekini derip bitirmesi ve harman yerindeki hasadı da hafifletmesini istedi. Eniştesi de eşinin fikrini destekleyince Haydar nahiyedeki bakkal dan, bakkal dediysek gaz yağından patıskaya, cızlavattan bazen şehirden gelen meyveye kadar her şey bulunuyordu. Camekanlı teneke kutu içerisindeki bisküviden ve tahta kutu içerisindeki sucuk lokumundan alan Haydar gaz ocağı lambasının çoktan kırık olan ve alınmayı bekleyen gaz ocağı camı da aklına gelince onu da alıp ortasından bir ip geçirip boynuna astı, bir şişede gaz yağı alıp hesaba yazdırdıktan sonra atına atlayıp köye yöneldi. Öğlene doğru köye vardığında aldıklarını annesine vererek bisküvilerden ve lokumdan biraz alarak lokum parçalarını iki bisküvi arasına koyup şehirlilerin tabiri ile lokum sandviçi yaptı, çocuklara, anne ve babasına birer tane veren Haydar bir tanede kendisi yerken bir yandan tarlayı bir yandan da eşini ve kızını düşünüyordu. 

Bir an önce atına binen, yanına su ve bir parça ekmek ile soğan ve peynir alarak tarlaya giden Haydar, akşama doğru Murtaza’ya eşeğide alıp gelmesini tembihleyerek hava kararsa bile ekini derme işini bugün bitirmeye karar verdi. Dediğini de yaptı tarladan ekini kaldırmış Murtaza’nın getirdiği eşeğe ve ata sapları yükleyerek köye doğru gitmeye başlamışlardı, çalışırken bol bol su içen Haydar beraberinde getirdiği ekmek ve peynir aklına gelince bunlardan birer dürüm yaparak oğlu ile paylaştı. Yol boyu dürümlerini yiyen baba oğul harman yerine geldiklerinde mehtabın ışığı altında yüklerini boşaltılar. Haydar’ın babası da gün boyunca harman yerini hazırlamış, düvenin kırılan ya da düşen çakmak taşlarını yenilemişti.

Köyde muhtarın traktörü ve patosu vardı ama onlar için büyük bir masraf kapısı olurdu, zaten bir avuç taşlı tarladan aldıkları ürün ne idi ki borçlarına, kış boyunca kendilerine un, bulgura ancak yetiyordu.

Ertesi gün erkenden kalkıp atı ahırdan çıkarıp düvene bağlamış ve düven sürmeye başlamıştı, mola verdikçe babası yardım ediyordu. Çocuklar daha sonra yanlarına gelerek babalarının ve dedelerinin düven üzerinde dönüp durmalarına heveslenmişlerdi. Dedesi onları yanına alıp beraber düzen sürdüler ancak çocuklar kendilerinin yalnız sürmek istemelerinde ısrar edince onları kıramadılar, etraftan topladıkları büyük taş parçalarını da düvenin üzerine koyarak ağırlığı dengelediklerinde çocuklar düveni sürmeye başladı.

Taşlı tarlanın buğdayı taştan yine kurtulamamış şimdide düvenin üzerinde tanelerini saptan ayırıyordu. Taşlı tarlanın mahsulüne bir ortak daha çıkmıştı. Haydar ertesi sabah harman işini babasına ve çocuklarına bırakarak Meryem’i ve taşlı tarlanın yeni ortağı kızını ablasının yanından alıp evine getirmişti. 

Akrabaları, komşuları Meryem’e ziyarete geliyorlar, gelirken de çocuk görmesine bir şeyler getiriyorlardı. Haydar, babası ve çocuklarla birlikte harman yerine gidiyor bin an önce harmanı yerden kaldırmaya gayret ediyorlardı. Birkaç gün sonra harman işi bitmiş, Meryem iyiden iyiye ayağa kalmış, gelen gidenlerde kesilmişti. Kısaca Haydar’ın işi şimdilik bitmiş Meryem’inki başlamıştı, buğday elenecek, rüzgâr çıktığında buğday elekten savrularak samanı ayrılıp çuvallanacaktı. Sonrada bir kısmı satılıp borçlar ödenecek kalanı içinde değirmenden sıra alınacak bulgur ve un yapılacaktı. Taşlı tarlanın taşı da işi de bitmiyordu.

Fatih Karagümrük - Bandırmaspor maç sonucu: 3-1 | Karagümrük, yeniden Süper Lig'de

Vincenzo Montella, ABD ve Meksika maçlarının aday kadrosunu değerlendirdi

Chelsea Konferans Ligi kupasını kazanarak tarihe geçti

Fenerbahçe Beko'nun Euroleague finalindeki rakibi belli oldu

Süper Lig'de 2024/2025 sezonunun şampiyon Galatasaray

63. TÜRKİYE KUPASI GALATASARAY'IN! Trabzonspor - Galatasaray maçı sonucu: 0-3

Son dakika.. Ampute Futbol 1. Ligi'ni lider tamamlayan Malatya Büyükşehir Belediyespor Ampute Futbol Takımı, Süper Lig'e yükseldi.

U19 Elit B Ligi ve U17 Elit A Ligi Şampiyonu Bursaspor Kupalarını Aldı

Fenerbahçe yenildi, Galatasaray hesap yapmaya başlandı

Milli Boksör Hatice Akbaş, Kick-Boks Sporcularıyla Buluştu

LİG TABLOSU

Takım O G M B Av P
1.Galatasaray 36 30 1 5 60 95
2.Fenerbahçe 36 26 4 6 51 84
3.Samsunspor 36 19 10 7 14 64
4.Beşiktaş 36 17 8 11 23 62
5.İstanbul Başakşehir 36 16 14 6 4 54
6.Eyüpspor 36 15 13 8 5 53
7.Trabzonspor 36 13 11 12 13 51
8.Göztepe 36 13 12 11 9 50
9.Rizespor 36 15 17 4 -6 49
10.Kasımpaşa 36 11 11 14 -1 47
11.Konyaspor 36 13 16 7 -5 46
12.Alanyaspor 36 12 15 9 -7 45
13.Kayserispor 36 11 13 12 -12 45
14.Gazişehir Gaziantep 36 12 15 9 -5 45
15.Antalyaspor 36 12 16 8 -25 44
16.Bodrum FK 36 9 17 10 -17 37
17.Sivasspor 36 9 19 8 -16 35
18.Hatayspor 36 6 22 8 -27 26
19.Adana Demirspor 36 3 28 5 -58 2